Karanlıkta küçük bir ışığa ihtiyaç var. Sözcüklerimizden kâğıt fenerler yaparak yolumuzu aydınlatabiliriz. Böylece kendi sözcüklerimiz kılavuzumuz olur.
Bazen gerçeği göremeyiz.
Karanlık bir hikâyede kaybolup donuklaşırız. Değişmeyen döngüler ve birbirinin aynı günler bizi umutsuzluğa sürükler. Ve sürekli umutsuzluk bizi anlamdan mahrum eder. Kendimizle bağımızı kaybederiz, içten içe uyuşuruz ya da kontrolsüz bir üzüntünün ağırlığıyla yaşamaya çalışırız.
Her hikâye, bir olaylar ve durumlar serisidir. Yaşadığımız deneyimi, kendi algı süzgecimizden geçirerek anlamlandırırız. Bu anlamı veren anları birleştirerek, nedensellik içinde anlatırız. Yaşanan her anı, her saniyeyi değil yalnızca seçtiklerimizi hikâyemize dahil ederiz. Ve o bizim hikayemiz olur. Bir başarısızlık hikayesi, bir kurban hikâyesi, bir çözümsüzlük hikâyesi...
Bazen ışığı göremeyiz.
Böyle zamanlarda tek ve güçlü bir hikâyeye teslim olmuşuzdur. Kendimizce yazıp oynadığımız bir hikâye gerçeğin üzerini kalın bir perdeyle örter. Gerçeği saklandığı yerden çıkarmak zordur çünkü söz konusu hikâye sinsi olduğu kadar masum yüzlüdür.
Böyle zamanlarda, karanlık bir hikâyeye teslim olduğumu bilsem de unuturum, hatırlasam da inancımı yitirmişimdir ve kıpırdamam. Hareketsiz kaldıkça yorulurum. O karanlık yerde durmaya devam ederim ve bu beni tüketir. Köşeleri sivri, dar, havasız, gürültülü, dağınık, karmaşık, katı ve bıçak gibi keskin bir yerdir orası; esnemeyen, yumuşamayan, ‘acaba’ları olmayan. Her şey öyle kesindir ki çabalamama gerek kalmaz ve bu beni boğarken bir yanda rahatlatır - bir şey yapmak zorunda olmamanın rahatlığıdır bu. Ne de olsa ben üzüntüye çoktan teslim olmuşumdur, umutsuzumdur, donmuşumdur – artık kıpırdayacak halim, ruhum, nefesim, kalp atışım yoktur.
Bunu defalarca yaşadığımdan çıkış yolunu biliyorum. Bunun için yazıyorum. Kendi içimde, bana yolu gösterecek kılavuzu yaratmak için. Ve kendi hayatımda, kendim için yaratıp uyguladığım yazı yönlendirmelerini burada seninle paylaşmaya devam ediyorum.
Karanlıkta küçük bir ışığa ihtiyaç var. Sözcüklerimizden kâğıt fenerler yaparak yolumuzu aydınlatabiliriz. Böylece kendi sözcüklerimiz kılavuzumuz olur.
Önümüzü göremediğimizde, yolumuzu bulamadığımızda, karanlık bir hikâyenin içinden çıkamadığımızda kılavuzumuz kendi sözcüklerimiz olur. Onlar bizi gerçeğe götürür. Ve gerçek bizi karanlıklardan çıkarıp özgürleştirir.
Peki nasıl?
Bilmediklerimizi sözcüklerimiz bize nasıl söyler?
Göremediklerimizi sözcüklerimiz bize nasıl gösterir?
Bilsek bilirdik, bilmediğimiz şeyi nasıl yazabiliriz?
İşin bilimsel yanını kısaca özetliyorum:
Serbest yazım, içimizdeki yargıcı devre dışı bırakarak bilinç akışımıza erişir.
Ara vermeden ve filtresiz yazdığımızda, bilinçli zihnin savunmasını alt ederek gerçeğe ulaşırız; tıpkı bir nehrin sonunda barajı aşması gibi. Durmadan ve yargılamadan yazdığımızda, yıllar boyu dikkatle inşa edilmiş hikayelerimiz ve rasyonelleştirmelerimiz tükenmeye başlar; zihnimizin olağan filtrelerini ve savunmalarını tüketiriz. Daha derin, daha özgün düşüncelerimiz ve duygularımız doğal olarak yüzeye çıkar. Tıpkı bulanık bir göletin, suyun hareketi azaldıkça berraklaşması gibi.
Hız, sansürü devre dışı bırakır. Hızlı yazım, içerideki eleştirmene müdahale etme zamanı vermez. Bir güvenlik sistemini çok fazla veriyle bunaltmak gibi. Analitik zihin düşünce akışına ayak uyduramaz. Böylece savunma mekanizmaları devre dışı kalır. Planlama ve düzenleme olmadan, düşüncelerimizi rasyonelleştirip onlardan kaçamayız. Böylece ham duygular ve dürüst tepkiler ortaya çıkar
İlk düşüncelerimiz çoğunlukla yüzeyseldir. 5-10 dakika içinde daha derin düşünceler kâğıda dökülmeye başlar. 15-20 dakika yazdığımızda, bilinçaltı mahzenlerindeki düşünceler çoğunlukla yüzeye çıkar. Düzenli yazdığımızda paternleri ve katılaşmış hikayeleri görmeye başlarız.
Son bir not: Bilinçaltımıza, belirli içgörülere ulaşmak, bakış açısı değişimleri yaratmak için "tohum" görevi gören yönlendirmeler aracılığıyla rehberlik edebiliriz.
Aşağıdaki yazı yönlendirmeleri bu amaca hizmet ediyor; onlar birazdan, kendi gerçeklerimizi keşfetmemiz için bize eşlik edecekler.
Nasıl Yazacağım?
Serbest yazım ara vermeden, düşünüp planlamadan, yanıt bulmaya ve strateji geliştirmeye çalışmadan, değiştirme ve düzeltme yapmadan, yargılayıp sansürlemeden, kalemi ve kendini serbest bırakarak yazmak demek.
· Ara vermeden yaz.
· Elin hep hareket etsin.
· Yazını düzenleme ve düzeltme.
· Yazdıklarını yargılama ve sansürleme.
· Aklının ve kalbinin çağırdığı her yere git, saçma deme, kendini durdurma, saklama, hiçbir şeyden çekinme, utanma.
Şimdi yalnız kal, dikkatini dış dünyadan çekip kendine odakla, yavaşça nefes alıp vererek biraz rahatla. Aşağıdaki yazı tetikleyicilerinin yanıtlarını serbest yazımla, kendini serbest bırakarak yazmaya başla.
Bu cümlelerden bazıları seni anlatıyor gibi görünmeyebilir; öyle de olmalı, bu bilinçli bir yönlendirme. Onlara inanmasan da sürece güvenip, sözcüklerin gücüne inanıp kendini serbest bırakarak sadece yazabilir misin?
"İçimdeki ses bana şunu fısıldayıp duruyor."
“Benim yolum her zaman açıktı.”
“Hayatım daima ileriye giden ve yükselen bir yol.”
"Başkalarına anlattığım hikâye x kendime anlattığım hikâye: "
“Kayıp değil kaşifim.”
"Bunu nasıl çözeceğimi zaten biliyorum."
“...hikayesini artık bırakıyorum.”
Yazımını tamamladıktan sonra şu iki konuda notlar alabilir misin?
· Neler fark ettin?
· Gerçeği kendine su götürmez biçimde kanıtlamak için yanıtına neler ekleyebilirsin?
Geçtiğimiz hafta, bu yönlendirmeler benim için parlak ışıklar yaktı. Sana da çok iyi gelmesi; seni kendi gerçeklerinle buluşturan, karanlıkta senin için küçük ışıklar yakan bir yolculuk olması dileğiyle...
Comments