Tam olarak ne düşünüyorsan onu özgürce ve cesurca yazmayı alışkanlık haline getir. Her gün yaz. Her notu sakla. Neler yapabildiğini görmek olağanüstüdür. - Virginia Woolf
Bir başucu defteri edinmek hayatımızı iyileştirir.
Yıllardır, sabahları kendim için yazdığım ve ihtiyaç duydukça küçük notlar aldığım bir başucu defterim var. Bir çeşit günlük. Bir defteri bitirdiğimde yenisine geçiyorum. Odam defterlerle dolu.
Bir başucu defterine düzenli yazmanın faydası ne?
Başucu defterini en faydalı biçimde nasıl kullanırız?
Ne yazalım?
Aşağıda bu soruların yanıtlarını ve bu hafta (umarım sonraki haftalarda da) kullanacağın güçlü yazı pratiği önerileri paylaşacağım.
Kendimiz için yazarken kullanabileceğimiz sayısız yöntem ve etkili araç var; bu yazıda hepsine yer vermek mümkün değil. En temel, güçlü ve etkili yöntemlerden üçünü paylaşarak başlıyorum. Devamına gelecek yazılarda yer vermek üzere...
Bir başucu defterine düzenli yazmanın faydası ne?
Onu en faydalı biçimde nasıl kullanırız?
Kendine ait bir zaman ve üretim alanı yarat
Yazarların düzenli olarak günlük yazdığı bir gerçek. Yazma kaslarını geliştirmek, yaratıcılığı ateşlemek, Virginia Woolf'un deyimiyle "sınırları zorlamak, zihin jimnastiği yapmak ve gözlem gücünü artırmak için." O ve pek çok yazar, günlüklerini belli becerileri kazanmak için bir oyun alanı olarak kullanıyor. Betimleme, diyalog ve karakter oluşturma çalışmaları için, günlük sayfaları bize ihtiyaç duyduğumuz beklentisiz özgürlük alanını sunuyor. "Bir öğleden sonranın ruhunu yakalamak, bir eşyanın ya da kişinin çekici özelliklerini kağıda dökebilmek için". Her gün defterimizin başına geçmek, anlatmak, ifade etmek ve sözcüklerle oynamak insanı hem arındırıyor hem de geliştiriyor.
Her gün ruhunla buluş ve kendine sadık kal
Bir başucu defterine sahip olmak ve her gün yazmak için yazar olmak gerekmiyor. Yalnızca kendimiz için yazabiliriz. Kendimize ait bir zamana ve üretim alanına sahip olmak bizi ruhumuzula buluşturur ve kendimize döndürür. Kendimiz için yazmak, bir içe bakış ve özgün ifade aracıdır. Bunu yaptıkça kaybettiğimiz bir duyguyu hatırlayıp yeniden ve daha çok kendimiz gibi hissetmeye başlarız. O anlar yalnızca bize aittir, o anların dürüst ve maskesiz sessizliğinde kendi sesimizle konuşup gerçek benliğimizi hissederiz. Sabahları yazmak, dünyanın karşısına çıkmadan önce kendimizle buluşmayı sağlar. Maskemizi takmadan önce gerçek yüzümüzü hatırlamak gibi. Sosyal ve toplumsal kurallara teslim olmadan, bizden beklenen rollere bürünmeden ve bu rollerin gereğince davranmaya başlamadan önce kendimizle buluşmak, kendimize sadık kalabilmenin yegane yolu.
Gerçek benliğini kağıda dök
Virginia Woolf şöyle diyor:
"Öfkelenin, tasvir edin, düşüncelere dalın, bir şeyi kutlayın ama yeter ki yazın. Sizi etkileyen alıntılara yer verin, size ilham veren resimler yapıştırın. Günlüğünüzü, hakkında yazmak istediğiniz her şeyin tasvirini yapmak için kullanın. Kafanızda uçuşan, sizi heyecanlandıran tüm fikirlerin bir listesini yapın... Kendinize her türlü mantık hatası, dilbilgisi ve yazım yanlışı için izin verin."
Gerçek duygularımızı yazmak, onları tanımlamayı, anlamayı ve netleştirmeyi sağlar. Bu sayede iç dünyamızdaki ağırlığı hafifletiriz. Bizi heyecanlandıran fikirleri kağıda döktükçe neye ilgi duyduğumuzu fark eder, hayat enerjimizi, yaşama tutkumuzu ve yaratıcılığımızı besleriz. Düşüncelerimizi ve fikirlerimizi kağıda döktükçe değerlerimizi, inandıklarımızı, savunduklarımızı, temsil ettiklerimizi daha güçlü biçimde fark ederiz. Tüm bunları her gün yeniden yaptıkça kendi sesimizi duyup, gerçekte kim olduğumuzu hissederiz. Güçlü bir benlik duygusuna sahip olmak, insanın kendini duyması ve ifade etmesiyle mümkün. Benlik duygumuz, kendimize demirlendikçe güçlenir. Veya hayatın yoğunluğundan şikayet etmeye, bir amaç bulamamaktan yakınmaya, kendimizi boşlukta hissetmeye ve ardı arkası kesilmeyen rüzgarlarla savrularak ödün vermeye - bu yüzden öfkeli ve kırgın yaşamaya - devam edebiliriz.
Özel bir defterin ve kalemin olsun
Yalnızca sana ait özel bir defter edin; çok süslü ya da sade bir defter. Yazma deneyimine özel, belki sevdiğin renkte ya da da formda bir kalem edinmen de seni motive edebilir. Defterinin, ev dışındayken de kullanabilmen için, çantana sığacak boyutta olması iyi olur. Böylece onu yanında taşıyabilir, zihninde beliren heyecan verici bir fikri ya da içinde uyanan belirgin bir duyguyu hemen o an yakalayarak kağıda dökebilirsin.
Ben yanımda taşıyabileceğim A5 defterler kullanıyorum. Kendi ruhumu ve iç dünyamı ifade eden, kapakları parıltılı, üzerinden sevdiğim sözler olan ya da sayfaları kahve kokan defterlerim var. Yazarken iki farklı renkte mürekkepli kalem kullanıyorum, biri siyah, biri koyu pembe. Siyah renkle yazılarımı yazıp pembe renkle bana konuşan, vurgulamak ve bakınca hatırlamak istediğim bölümleri belirginleştiriyorum. Gümüş ve altın renkli marker kalemlerim de var. Yazma sürecimin ince planlanmış profesyonel bir deneyim gibi algılanmaması için aşağıda bir fotoğraf paylaştım. Böylece defter sayfalarımın neye benzediğini görebilirsiniz.
Yazarken kendini özgür bırak
El yazım oldukça kötü. Her yeni deftere başladığımıda, 'bu kez güzel yazacağım,' diyerek kendime söz versem de bu sözü hiç tutamadım. Tutamazdım da çünkü yazım çocukluğumdan beri kötü; ayrıca hızlı yazıyorum, kendimi akışa bırakıyorum, yazarken bir yandan çiziyorum, zihnimde beliren imgeleri karalıyorum, geriye dönüp metinlerden oklar çıkararak aralara sözcükler ya da kısa notlar ekliyorum. Bazen Türkçe bazen İngilizce yazıyorum. Bazen uzun metinler yazıyorum bazen yalnızca sözcükler karalıyorum. Yazılarımın mantık akşına dikkat etmiyorum. Yazdıklarımı kimseyle paylaşmamaya baştan karar veriyorum, böylece daha sansürsüz, cesurca ve özgürce yazabiliyorum; tabii iç mekanizmaların izin verdiği kadar. Yazmaya devam ettikçe kontrolü daha fazla bırakabildiğimi fark ediyorum. Yazma deneyimi, yanında "bırakabilme" deneyimini de getiriyor. Ve mümkünse kendimi daha da fazla bırakabilmeyi istiyorum. Bu nedenle teslim oldum ve çirkin el yazımla, önceden planlamadan, sözcüklerimi seçmeden ve nasıl yazdığımı düşünmeden sadece yazıyorum.
Ne yazalım?
Yazı Önerileri
Yaşadığın anı yakala ve kağıda dök
Melankolik bir mizacım, inişli çıkışlı bir ruh halim ve içe dönük bir kişiliğim var. Çocukken özgüvensiz ve çekingendim, ilerleyen yaşlarda da kendimi ifade etmekte hep zorlandım. Bu nedenle kitap yazıyorum; kendimi elimden gelen en gerçek halimle ifade etmek ve söylemek istediklerimi hikayeleştirerek anlatmak için. Bu nedenle on yıldır meditasyon yapıyorum; kendimi dengelemek ve ruhumla bağ kurabilmek için. Bunun için sayısız güçlü araç öğrendim. Onları her gün kullanıyorum, yeniden ve yeniden. Bu nedenle sabahlarım bana ait, bunu yapabileceğim bir hayat düzeni kurdum, bunun için on beş yıl bekledim, kendi zamanımdan ve kendi evrenimden asla ödün vermiyorum.
Asıl konumuza dönecek olursak, yaşadığın anı yakalamak ve kağıda dökmek ne demek?
İlhamı, fikirlerini ve gerçek duygularını ifade etmeyi bekletme.
Onları, yapabilirsen o an; yapamazsan daha sonra, kendin için güvenli ve özel bir alan yaratarak ifade et.
Bunu yapman, karanlık sarmallardan çıkıp "gözlemci" olmanı, kendine karşı dürüst davranmanı, gerçekleri ifade etmeni, kendini ve duygularını anlayıp yatıştırmanı, kendini hissetmeni, sana ilham veren ve seni heyecanlandıran fikirleri besleyip büyütmeni - yani "seni en yapan şeyleri" sahiplenmeni sağlar. Seni sen yapan şeylere alan açıp onları sahiplendikçe, kendi benlik duyguna demirlemeye başlarsın; yani "daha çok sen olmaya."
Anais Nin'in şu sözünün anlamını yıllar sonra kavradım: 'Hayatı iki kere tatmak için yazarız, şu an ve geriye dönük olarak.'
Yazarak anı yakalayabilir, bir ana dönebilir, çeşitli duyguları canlandırabilir, ruhu yükseltebilir, bastırılmış duygularla yüzleşebilir, kendimizi uyandırabilir ve gerçekte olduğumuz kişiyi "yaşayabiliriz."
Şu ifade kutup yıldızımız olabilir: Odaklan, duyguyu bul, hisset.
Odaklan - yani dikkatini ver ve kendine dön. Duyguyu bul - yani stratejiler geliştirerek mekanik biçimde değil yavaşlayarak ve hissederek yaz, o anın enerjisini, vibe'ını, duygusunu, kanalını, ruhunu yakala. Hisset - bu ifadenin anlamı açık ama modern dünya bireyleri olarak unutmuş olabileceğimiz bir yaklaşım. Sadece hisset, bunun için kendine izin ver. Sakinliği, huzuru, kederi, korkuyu, nefreti, öfkeyi, tutkuyu, sevgiyi; yani doğruların yanlışların, kuralların olmadığı o yeri, kendini, özünü, ruhunu ve kalbini hissedebilir misin?
Yazarken kendini serbest bırak, sansürsüz yaz, cüretkar olmaktan çekinme, iç dünyanı defter sayfasında - o an olduğu haliyle - tüm gerçekliğiyle görmekten korkma; "düzgün, ahlaklı, akılcı, usturuplu" görünmeye çalışma, kontrolü bırak, defterininin sayfalarını kalbinin ve ruhunun fısıltılarıyla - ya da çığlıklarıyla - doldurmaya başla.
Şimdi yalnız kal, birkaç derin nefesle rahatla, yavaşla ve aşağıdaki soruların yanıtlarını düşünüp planlamadan kağıda dök. Bu yazımı her gün yapabilirsin:
Şu an kendimi nasıl hissediyorum?
Şu an neye ihtiyacım var?
Şu an hangi fikir beni heyecanlandırıyor?
Mümkün olsaydı, şu an ne yapardım? Neden?
Soru sor ve yanıtları yaz
Soru sormak, kendi gerçeklerimizi ifade etmeyi sağlayajn en güçlü araçlardan biri. İşin güzel yanı, yanıt almak için yanıtları bilmemiz gerekmiyor. Daha doğrusu, yanıtların bilincinde olmamız gerekmiyor çünkü zihnimizle yazmıyoruz. İster günlük yazalım ister roman, sözcükler bilinç ve bilinçdışı arası bir köprüden; çoğu zaman, hypnogagia olarak tanımlanan - uyku ve uyanıklık arası bilinç hali - diyebileceğimiz bir oluş halinden kağıda dökülüyor. Bu başka bir yazının konusu. Kendimize bir soru sorduğumuzda, beyin bu soruyu yanıtlayabilmek için harekete geçiyor. Ve kendimizi serbest bırakıp sözcüklerin dökülmesine izin verdiğimizde, sezgimizle bağlantıya geçerek iç dünyamızda bildiğimiz, henüz bilinçli zihnimizle kavramadığımız gerçekleri kağıda döküyoruz.
Şimdi birkaç saniye gözlerini kapat, dikkatini kendine ve bedenine döndür, rahatla, kendine sormak istediğin soruları sayfanın başına yaz, ardından düşünüp planlamadan serbestçe yazmaya başla. Aşağıda son günlerde kendime sorduğum sorulardan birkaç örneği, sana fikir vermesi için paylaşıyorum:
Neden (yazıyorum)? (Buraya kendi konunu yerleştir)
Ne değişmeli?
Kendini, benim aracılığımla ifade etmek isteyen şey ne?
Şu an içimde ne(ler) canlı?
Neyi kesin olarak biliyorum?
Hikayemin hangi kısmını dünyayla paylaşmak istiyorum?
Duygularınla diyaloğunu yaz
Az önce söylediğim gibi, inişli çıkışlı bir ruh halim var. Pek çok zaman fırtınalı ve beni aşağı çeken duygularımı yatıştırmaya ihtiyaç duyuyorum. Geçmişte uzun yıllar, antidepresan ve xanax benzeri ilaçlar kullanmaktan dolayı 'duygusal uyuşukluk' olarak tarif edebileceğim, bir şey hissedememe halini de yaşadım. Kısacası, duygularımla çalışıyorum. "Çalışmak" derken, bunu sırtımıza yükleyeceğimiz yeni bir yük olarak algılamayalım. Oturup hissediyorum, tanımlıyorum, yazıyorum, ifade ediyorum. Bu kadar. Ve bu ayağa kalkmamı, görünmez kanatlarımı açmamı, bazen de sadece devam etmemi sağlıyor. Ne olursa olsun, her defasında kendimi biraz daha anlayor, hissediyor ve güçleniyorum.
Aşağıdaki yazı pratiği önerisi yazı kaslarını güçlendirmeni, hayal gücünü ateşlemeni, duygularını yatıştırmanı, kendini dengeleyip ayağa kalkmanı ve - bu pratiği düzenli yaparsan - tüm benliğinle, çok gerçek bir yerden güçlenmeni sağlayacak.
Belirgin bir duygu hissettiğinde önce şunu fark et:
Duyguyu bedeninde nerede hissediyorsun? Bu yanıtı mantığınla arama, bu bir doktor muayenesi değil. Sezgin nereyi işaret ediyorsa orası doğrudur.
Ardından kendine sor; "Bu duygu neye benziyor?" Yazıyla tasvir et.
Daha sonra şu soruyu sor, "o, şu an burada mı?" Buradaysa, 'şu an' neye benziyor?" Çalışmanın bu bölümünde de mantık arama; sezgilerin, hislerin, hayal gücün ve sen baş başasınız. Kendini özgür bırak. Zihninde canlanan, iç dünyandan doğan imgeleri kağıda dök, istersen çiz, anlat, tasvir et.
Ona ne sormak istersin? Sorularını sor, kalemini serbest bırakarak yanıtların kağıda dökülmesine izin ver. (Neden buradasın? Amacın ne? Bana ne söylemek istiyorsun? Bana bir mesajın var mı? vb.)
Ona teşekkür et ve daha sonra tekrar buluşmak üzere onunla vedalaş. Artık onu tanıyorsun ve istediğinde yeniden onunla bir araya gelip sohbet edebilirsin.
Yazının başında bahsettiğim gibi, başucu defterimize yazarken kullanabileceğimiz sayısız güçlü araç ve etkili yöntem var. Bu araç ve yöntemler akademik araştırmaları, yıllara dayanan bilgi birikimini, çeşitli bilimsel yaklaşımları ve kendi özgün deneyimlerimi temel alıyor. Bu uygulamalar hayal gücümüzü de işin içine katıyor. Her biri kendimizi özgün, sansürsüz, cesur ve gerçek bir biçimde ifade etmemizi sağlıyor. Bu sayede hepsi etkili ve iyileştirici; hepsi hem birey olarak bizi hem de yazı kaslarımızı geliştiriyor.
Gelecek yazılarda, yeni yöntem ve araçlardan bahsedeceğiz. Bu haftaki yazı yolculuğunun seni kendinle buluşturması, sana görünmez kanatlarını hatırlatması ve çok iyi gelmesi dileğiyle...
Tamda puaulami bulmuş gibiyim , kalp günlüğünü çok uzun usredir uyguluyorum dönüp buraya gelip tekrar yolumu bulacak gibi hissediyorum teşekkürler 🌸