Kapına Gelen Çocuk
Günlük yazısı & yazı pratiği

Kendimize karşı şefkatli miyiz? Yanıtımız evetse bu şefkati koşulsuz, öğrenilmiş kurallar, spiritüel yöntemler, sinsi yargılar, üstü kapalı beklentiler ve sert bakış açıları işin içine girmeden, samimiyetle veriyor muyuz gerçekten kendimize?
Bu haftanın günlük yazısı psikoterapist, eğitmen ve yazar Dr. Matt Licata’nın bir yazısından çeviri. Yazının sonunda hep olduğu gibi özgün bir yazı pratiği seni bekliyor. İyileştirici bir yolculuk olması dileğiyle.
“Önce biraz rahatla ve tüm dikkatini ayak tabanlarına getir. Bırak tüm enerjin ve farkındalığın aşağıya doğru, seni taşıyan zemine, yeryüzünün derinliklerine aksın.
Bir oturma odasındaki yumuşacık kanepede oturduğunu hayal et şimdi. Şöminede yanan odunların alevi gün batımında parıldıyor. Pencerenin ardında görülmeye değer bir dağ manzarası var, doğanın taze kokusunu duyuyorsun. Ve kapıya hafifçe vuruluyor.
Hafif bir tereddütle doğrulup kapıya doğru ilerliyorsun. Kapıyı açıyorsun. Karşında küçük bir çocuk. Zayıf, yalnız, korkmuş ve yorgun… Uzun bir yoldan geldiği belli.
Çocuk bir yerlerden tanıdık geliyor sana ama tam da çıkaramıyorsun. Olsun. Onu şimdi karşında duran haliyle görmeyi, hissetmeyi deniyorsun. Açık ve yorumsuz olmaya çalışıyorsun. Çünkü hiçbir şeyin tam da göründüğü gibi olmadığını çok iyi biliyorsun.
Çocuk kaygılı görünüyor, kafası karışık, kalbi kırık. Neden senin yanına geldiğini, buraya ait olup olmadığını bilmiyor. Tüm duygularıyla, o hassas hali ve masum kırılganlığıyla şu an burada güvende olup olmadığından emin değil.
Bu kaygılı, korkmuş, tedirgin, güvensiz ve utangaç çocuğu kapıdan çevirir miydin? Ondan kaygılanmayı bir an önce bırakıp kafa karışıklığına son vermesini mi talep ederdin? Yoksa incelikle duygularına yönelip kalbini onarabilmeyi mi isterdin?
Çocuğa karşı otoriter, bilgiç ve spiritüel bir tavır takınıp “aş bunları artık” mı derdin? Her şeyi olduğu gibi kabul etmesini, ona zarar verenleri bir an önce affetmesini ve hemen titreşimini yükseltmesini mi salık verirdin?
Yoksa kırık kalbinin, tedirgin ruhunun dinlenebileceği sakin bir sığınak, güvenli bir kucak mı verirdin ona? İçinde tuttuğu tüm hikayelerin, duyguların, ağırlığın, anların, anıların bir bir ortaya çıkıp kucaklanacağı sessiz, güvenli ve korunaklı bir tapınak mı sunardın?
Onun küçücük kalbinin içinde ilahi ve kendinden çok büyük bir şeyler oluyor şimdi. Zekayla, bilinçle, kutsal bilgiyle, yumuşacık ve hiddetli lütuflarla, güzelliklerle ve inceliklerle donatılmış deneyimler ve bu deneyimlerdem doğan dünyalar hızla dönüyor şimdi içeride. Ve içerisi parçalanıp dağılırken sevgi bir yol bulup çatlakların arasından içeri sızıyor, merhametle.
Sen varlığınla ve sıcaklığınla ona hissedildiğini, anlaşıldığını ve güvende olduğunu hissettiriyorsun şimdi. Karanlığın içinde ona eşlik edeceğini, artık yalnız olmadığını fısıldıyorsun.
O çocuğa dikkatle bak, onun kim ve ne olduğunu gör. Ve eğer bir çocuğa yardım etmek istiyorsan - o ister senin içinde olsun ister dışında - yalnızca orada ol ve güvende hissetmesini sağla. O kadar.”
Tam da o an, çocuğun senin bilgine, öğüdüne, tüm kalbinle doğruluğuna inandığın spiritüel görüşlerine, fikirlerine, yöntemlerine ihtiyacı yok. Bunların hiç biri işe yaramayacak. Onun tek ihtiyacı güvenli bir sığınak. Sessizce dinleneceği, hissedildiğini ve artık güvende olduğunu bildiği bir kucak. Sakin bir sinir sistemi. Senin yargısız, samimi varlığın. O kadar. Gerçek şefkat. Ancak o zaman çocuk yavaşça, sabırla, incelikle kalbini onarmaya başlayacak. Zamanla parçalar yerine oturacak. Ve o zaman ihtiyacı olan yanıtları o kendisi bulacak.
Yazı Pratiği: Gerçek Şefkat
Yalnız kal, nefes alıp verişini hissetmeye başla, nefesini bilinçli olarak iyice yavaşlat.
Aşağıdaki soruların yanıtlarını düşünüp planlamadan serbest yazımla yaz.
Hissederek yaz. Yazarken gerçek duygularını ifade et.
Cümlelerinle kendine şefkat ver, şimdi güvende olduğunu, hissedildiğini, anlaşıldığını söyle. Sakin, yargısız ve korunaklı bir sığınak ol kendine.
Soru 1:
Hangi konuda kendini sertçe yargılıyorsun? O konuda kapına gelen küçük çocuğa neler söylerdin, nasıl şefkat verirdin?
Kendine de tıpkı öyle şefkat verdiğin bir metin yaz. Serbest yazımla, hissederek yaz.
Soru 2:
Öğrenilmiş spiritüel kavramlara fazlaca teslim olup kendini zorladığın konu hangisi? Örneğin, hep iyi hissetmek gerektiği, x‘i affetmek gerektiği, korkuyu, belirsizliği, kafa karışıklığını aşmak gerektiği vb. O konuda kapına gelen çocuğa ne söylerdin, nasıl şefkat verirdin? Kendine de tıpkı öyle şefkat verdiğin bir metin yaz. Serbest yazımla, hissederek yaz.
Soru 3:
Şimdi gözlerini kapatıp birkaç saniye kendini hissettiğinde kaç yaşındaki, hangi halin zihninde beliriyor? O halini gör, hisset, ona şu an neye ihtiyacı olduğunu sor. Ve yanıt olarak ona şefkatli bir mektup yaz. Serbest yazımla, strateji geliştirmeden, içinden kalemine aktığı gibi yaz.
Soru 4:
Yazı çalışmalarının sonunda kendine dair neler fark ettin?
Kısaca not et, sık sık hatırla, farkındalıklarını günlük yaşamına taşımaya başla.
Ve son olarak bu çalışmayı yaptığın için, kendine bu denli yakınlaşıp kendinin en kutsal sığınağı olduğun için kutla kendini. Ve kendine yalnızca şimdi ve burada değil her gün, her an şefkat vermeyi hatırla.
İyileştirici bir yolculuk olması dileğiyle.
İstersen duygu ve düşüncelerini forumda paylaşabilir, bana soru sorabilir, diğer yazarlarla ilham ve farkındalık dolu bir sohbet başlatabilirsin. Burada olduğun için teşekkürler♥️
İstersen duygu ve düşüncelerini burada paylaşabilirsin♥️